Neyse ben büyük bir hevesle ikizlerimi öğlen uykusuna yatırıp geçtim bilgisayarın karşısına. Elimde çay fincanım ve kurabiye tabağım azami keyif yapıyorum. Filmin sonuna yaklaşmışım artık, otuz dakikası falan kalmış. Bir taraftan aşk üçgeni içinde yitip giden kadına acıyıp, diğer taraftan yarına ne yemek pişirsem diye düşünürken bir de baktım ikizler uyanmış. Hatta uyanmakla kalmayıp ikisi birden tıpış tıpış doğruca bilgisayarın karşısında yerlerini aldılar. Derken soru yağmuru başladı:
- Kadın niye ağlıyo anne?
- Çünkü bu adamı sevmiyor, ötekini seviyor.
- Hangi ötekini anne?
- Şu beyaz giysili olanı.
- Siyahlı kötü biri mi anne?
- Kötü değil ama kadın sevmiyor işte.
- Bak siyahlı kadına sarılıyo anne, artık iyi biri oldu.
- Zaten iyi biriydi oğlum.
- Hayır anne o kötüydü.
- Tamam dediğiniz gibi olsun, kötüydü iyi biri oldu artık.
Derken efendim filmin son karelerinde yıllar önce sevdiceğinin büstünü yapan kızcağızın sırrı ortaya çıkıyor ve üzerinde örtüyle gizlenmiş olan büst pat diye açılıveriyor. Hadi bakalım bir soru yağmuru daha:
- Anne bu iskelet nerden çıktı? (Burada iskelet ile kastettiği kurukafa)
- İskelet değil oğlum o büst!
- Üst mü? Hayır anne o iskelet bak kadın korktu ağlıyor.
- Korkmadı annecim, o sadece bir heykel. Kadın adamı sevdiği için ağlıyor.
- Hayır anne. Sen bilmiyosun kadın iskeletten korktu işte!
- Peki tamam. Pes ediyorum :/
Nihayet film sona erdi. Bu sefer de finalde çalan şarkıyı çok beğendiler ve beş-altı kez tekrar tekrar dinlediler. Arada derede bir kaçamak yapayım dedim onu da ikizlere sabote ettirdim işte :) Zaten biz ikizlerle oturup bir kaç Hint filmi daha izlersek, o kadar hayranlık beslediğim Hint sinemasından soğumam işten bile değil :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder