20 Aralık 2011 Salı

Kanada'dan esen Hint rüzgarı...

Aslında bu yazımı  7 Aralık günü yazmalıydım. 7 Aralık 2011, Çarşamba. Yaklaşık 3 yıldır tanıdığım aslen Hindistanlı olan ancak Kanada'da yaşayan bir blog arkadaşımla, nihayet kıtaları aşıp buluştuğumuz gün! Ben İngilizce blog yazmaya başladığım günlerde Anjali'nin sitesi'ne rastlamıştım. Okuduğu kitaplardan ve gezdiği ülkelerden bahsettiği çok hoş bir blog. Ardından bloglarımıza bıraktığımız yorumlarla güzel bir arkadaşlık başlattık. Bu güzel arkadaşlığı Twitter ve FB gibi diğer ortamlara da taşıdık. Zamanla ailelerimizin de dahil olduğu bu güzel arkadaşlık sıkı bir dostluğa dönüştü...

Kasım ayında inanılmaz gerçekleşti ve bana Türkiye'ye geleceğini bildirdi. Gerçekten muhteşem bir sürpriz oldu benim için. İstiklal caddesinde buluştuk. Beraberimde annemi ve oğullarımdan birini de (Ege) (Deniz'i araba tuttuğu için teyzesiyle kaldı) görtürdüm. Karşılaşmadan önce çok heyecanlıydım. İngilizce ya da ara ara Hintçe konuşacaktık. Aksanı nasıldı hiçbir fikrim yoktu (daha önce telefonda bile görüşmemiştik). Yola çıktığımda çok gergindim. Öyle ki etrafa yaydığım kötü enerji nedeniyle otobüsümüz bile bozuldu (ya da İETT otobüs bakımlarını ihmal ediyordu). Nihayet Taksim'e vardık. Meşhur buluşma yeri olan Burger King'in önünde sıcacık bir kucaklaşma yaşadık. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu ama bizim özlem dolu sıcak dostluğumuz kasvetli havayı dağıtmıştı bile.

Biraz yürüdük, havadan sudan konuştuk. Yolculuğunun nasıl geçtiğinden bahsetti, benim bebişler hakkında uzun uzun sohbet ettik. O da kızlarını anlattı bana. Anne olmanın zorluklarını, ama eşi benzeri olmayan bir duygu olduğunu. Sonra öğle yemeği yedik. Ardından Türk usulü tatlılar ve kahve. O kadar sıcak kanlıydı ki her gün görüştüğüm, yüz yüze geldiğim arkadaşlarımdan bile daha derin bir sohbete girdik.

Kendisine bu günün anısına üzerinde Mevlana figrü olan nazar boncuklu bir kolye hediye ettim. O da benim ufaklıklara bir çanta dolusu çikolata getirmiş. Bir kısmını yeğenime hediye ettim. Kalanları da (resimdekiler) ufaklıklardan ziyade ben mideye indirdim.
İkimiz hakkında enteresan olan, benim Türk olup Hint kültürüne beslediğim hayranlık  ve onun da bir Hintli olup Türk kültürüne hayranlık duymasıydı. Mesala bizim Duman grubuna aşık kendisi. Üstelik Türkçe öğrenmeye çalışıyor. Tıpkı benim Hintlilerin meşhur aktörü Shah Rukh Khan fanatiği olmam ve 2 yıldır Hintçe'yle uğraşmam gibi...Garip ama muhteşem bir tesadüf bence!

Nihayet ayrılma vakti geldiğinde gerçekten üzüldüm. Çok fazla vakit geçirememiştik ama internette başlayan dostluğumuzu gerçeğe taşımış, iki kültürü birleştirmiş ve muhteşem zaman geçirmiştik!

Kanada gibi soğuk bir ülkeden esen sıcacık Hindistan rüzgarı...ve arkası Musonlar...bakın yağmurlar başladı bile :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bitmeyecek Öykü

Ve Bitmeyecek Öykü bitti! Kitap bir çocuğun, sınırsız bir hayal gücünün var ettiği Fantazya diyarına yolculuğunu konu ediniyor özünde. An...